TÜZEL KİŞİLERİN KOOPERATİFLERE ORTAK OLABİLME ESASLARI
Mustafa YAVUZ/ Gümrük ve Ticaret Uzmanı
1.Giriş
Hukukumuzda “kişi” kavramı, haklara ve borçlara sahip olan varlıkları ifade etmektedir. Kişilik, gerçek kişiler yanında tüzel kişilere de tanınmıştır.
Tüzel kişiler, belli bir amacı gerçekleştirmek maksadıyla ve başlı başına bağımsız bir varlığa sahip olmak üzere örgütlenmiş ve hukuk düzenince kendilerine haklar ve borçlar edinebilme iktidarı tanınmış kişi ve mal topluluklarıdır.1
Bu kişiler, kendi içerisinde özel hukuk tüzel kişileri (ticaret şirketleri, dernekler, vakıflar, sendikalar, siyasi partiler gibi) ve kamu tüzel kişileri (Devlet, yerel yönetimler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları gibi) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Özel hukuk tüzel kişileri, kâr elde etmek amacıyla kurulabileceği gibi sosyal, kültürel veya siyasal amaçla da kurulabilir.
Kamu tüzel kişiliği ise Anayasanın 123. maddesi gereğince kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun2 48. maddesine göre tüzel kişiler; cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehildirler.
Bu kapsamda, tüzel kişilerin sahip olduğu haklardan birisi de, yine kendisi de bir tüzel kişi olan kooperatiflere ortak olabilmeleridir.
Zira 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun3 (KoopK) 5146 sayılı Kanunla4 değişik 9. maddesinde, kamu ve özel hukuk tüzel kişilerinin amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflerin kuruluşlarına yardımcı olabileceği, önderlik edebileceği ve ortak olabileceği hükme bağlanmıştır.
Görüldüğü üzere, kanun koyucu, gerçek kişiler yanında, kamu ve özel hukuk tüzel kişisi ayrımı yapmaksızın tüm tüzel kişilerin kooperatiflere ortak olabilmesine imkan sağlamıştır.
İşte bu çalışmada, tüzel kişilerin kooperatiflere ortak olabilme esasları tüm yönleriyle ele alınmış ve değerlendirilmiştir.
- Tüzel Kişilerin Kooperatif Ortaklığı
Tüzel kişilerin kooperatiflere ortak olabileceği KoopK’nın 1. ve 9. maddelerinde düzenlenmiştir. Hemen belirtelim ki, söz konusu maddeler, 21.04.2004 tarihli ve 5146 sayılı Kanunla yeniden tanzim edilmiş olup, anılan Kanun öncesi ve sonrasında tüzel kişilerin kooperatiflere ne şekilde ortak olabildiği aşağıda açıklanmıştır.
2.1. 5146 Sayılı Kanun Öncesindeki Durum
5146 sayılı Kanunla değiştirilmeden önce KoopK 9. maddesinde “Özel idareler, belediyeler, köyler gibi kamu tüzel kişileri ile cemiyetler ve dernekler, kamu iktisadi teşebbüsleri ve kooperatifler, amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflerin kuruluşlarına yardımcı olur, önderlik eder ve ortak olabilirler.” hükmü yer almaktaydı. Bu hükümle aynı doğrultuda olmak üzere, KoopK’nın 1. maddesinde de, kooperatiflerin gerçek ve kamu tüzel kişileri ile özel idareler, belediyeler, köyler, cemiyetler ve dernekler tarafından kurulacağı ifade edilmişti.
O halde, 2004 öncesinde de tüzel kişiler kooperatiflere ortak olabiliyordu. Ancak, hangi tüzel kişilerin kooperatiflere ortak olabileceği tahdidi olarak sayılmak suretiyle belirlenmişti. Buna göre, her tüzel kişi değil, kamu tüzel kişileri ile kooperatifler, dernekler ve KİT’ler kooperatiflere ortak olabiliyordu. Zira kanun koyucu bazı özel hukuk tüzel kişileri bakımından bir sınırlama getirmişti. Dolayısıyla, anılan hükümlerde ticaret şirketleri, vakıflar ve sendikalar sayılmadığından bu tüzel kişiler kooperatiflere ortak olamıyordu. Ayrıca, kamu tüzel kişiliğini haiz olan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kooperatiflere ortak olup olamayacağı noktasında da uygulamada tereddütler yaşanıyordu.
2.2. 5146 Sayılı Kanunla Yapılan Düzenleme
Bir önceki bölümde açıklandığı üzere, KoopK’nın l. ve 9. maddelerine göre kooperatiflerin gerçek kişiler, kamu tüzel kişileri, özel idareler, belediyeler, köyler, cemiyetler ve dernekler tarafından kurulabileceği açıklandığından, getirilen bu kısıtlama nedeniyle kooperatiflere şirket, sendika, vakıf gibi tüzel kişiler ortak olamıyordu.
Bu durum ise üretim ve pazarlama faaliyetlerini limited veya anonim şirketler kurmak suretiyle birleştirerek büyümeye çalışan küçük sanayicileri, özellikle küçük işletmelerin yoğun olarak faaliyet gösterdiği küçük sanayi siteleri ve toplu işyeri siteleri gibi kooperatiflere ait alanlarda bu şirketler aracılığıyla yatırım yapma eğilimleri önünde bir engel oluşturmakta ve gerek kooperatiflerin gerekse kooperatiflerce yapılan işyerlerinin büyümesini ve verimli çalışmasını engellemekteydi.
Bu engellemeler nedeniyle zaman zaman şirketlerin kooperatiflere ortak yapılması için kanuna karşı hile yoluna gidilmesinden dolayı kooperatifler ile şirket ve şirket ile ortaklar arasında hukuki, mali ve idari sorunlar ortaya çıkmaktaydı.
Buradan hareketle, şirketlerin, vakıfların ve sendikaların kooperatiflere ortak olmasının önündeki kanundan kaynaklanan sınırlamaların kaldırılması amacıyla, 5146 sayılı Kanunla KoopK’nın 1. ve 9. maddeleri yeniden düzenlenmiştir.
Yapılan değişiklikle, kooperatiflere ortak olabilecek tüzel kişilerin tek tek sayılması usulü terk edilmiş ve 1. maddede “tüzel kişilerin kooperatif kurabileceği” belirtilmiş ve 2. maddede de “Kamu ve özel hukuk tüzel kişileri amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflerin kuruluşlarına yardımcı olabilir, önderlik edebilir ve ortak olabilirler.” hükmüne yer verilmiştir.
Böylelikle, tüm tüzel kişilerin amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflere ortak olabilmesine imkan sağlanmıştır.
Yeri gelmişken belirtelim ki, KoopK’nın 5146 sayılı Kanunla değiştirilen söz konusu 9. maddesinin iptali amacıyla Anayasa Mahkemesinde dava açılmış; Yüksek Mahkeme ise “KoopK’nın 23. maddesindeki ortakların hak ve yükümlülüklerinin eşit olduğu, 48. ve 53. maddelerindeki her ortağın yalnızca bir oy hakkına sahip bulunduğu, oy hakkı, iptal ve sorumluluk davası açma konusunda mutlak eşitliğin bulunduğu ve bu nedenle söz konusu hakların sermaye payının büyüklüğü ya da ortağın yaptığı katkının oranına bağlanamayacağına ilişkin hükümler de dikkate alındığında özel hukuk tüzel kişilerinin kooperatiflere katılmasının, kooperatiflerin özerklik ve bağımsızlıkları ile ortakların demokratik katılımını olumsuz etkilemediğini, dolayısıyla ortakların çıkarlarını zedelemediği; kooperatiflerin amacının, bireyin geniş kapsamlı ve çok yönlü olarak ekonomik ve sosyal gelişmesini sağlamak olduğu ve KoopK’taki kooperatifçiliğin korunmasına ilişkin sınırlamalar da gözetildiğinde, özel ve kamu hukuku tüzel kişilerinin kooperatif ortağı olmalarına izin veren kuralın, üretimin artırılması ve tüketicinin korunmasına yönelik tedbirler niteliğinde olduğu gerekçesiyle iptal istemini reddetmiştir. 5
Diğer taraftan, kanun koyucu, kamu ve özel hukuk tüzel kişilerinin, sadece kooperatiflere ortak olabilmesini değil, aynı zamanda kooperatiflerin kuruluşlarına yardımcı olabilmesine ve bunlara önderlik edebilmesine de olanak tanımıştır.
Ancak, kanun koyucu tüzel kişilerin kooperatiflere ortak olmasına amaç yönünden sınırlama getirmiştir.
Bu kapsamda tüzel kişiler, her kooperatife değil, amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflere ortak olabilir.
Dolayısıyla, kooperatif ile ortak olacak tüzel kişi arasında amaç birlikteliğinin bulunması gerekir.
Son olarak, KoopK’da düzenlenmemekle birlikte yabancı uyruklu tüzel kişiler de kooperatiflere ortak olabilir.
Ancak, bu hususta her kooperatif türü özelinde anasözleşmede bir sınırlama olup olmadığına bakılması gerekir.
- Tüzel Kişilerin Kooperatiflere Ortak Olabilme Usulü
Tüzel kişilerin ortaklık sıfatını kazanabilme usulleri aşağıda irdelenmiştir.
3.1. Kooperatifin Kuruluşunda Ortak Olma
Bilindiği üzere, bir kooperatif en az 7 ortak tarafından imzalanacak anasözleşme ile kurulur. Anasözleşmenin ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personel huzurunda imzalanması gerekir. Kooperatif anasözleşmesini düzenleyen ve imzalayan kurucular ve dolayısıyla tüzel kişiler, kooperatifin kuruluşunun gerçekleşmesiyle birlikte ortak sıfatını kazanır. Tüzel kişiler adına imza ise bunların yetkili temsilcileri tarafından atılır.
Bu arada tüzel kişilerin, anasözleşmeyi imzalaması dışında başka bir yazılı beyan ve taahhütte bulunması gerekli değildir. Tüzel kişinin ortaklığı, kooperatifin kuruluşunun tescil ve ilan edilmesiyle gerçekleşir.
Öte yandan, kurucular arasında özel hukuk tüzel kişisinin bulunması halinde tüzel kişiliği temsil edecek kişiyle ilgili görevlendirme kararının noter tasdikli suretinin, kamu tüzel kişisinin bulunması halinde ise temsilci bildirimine ilişkin resmi yazının ilgili makama verilmesi gerekir.
Ayrıca, ilgili makamların kuruluşta kooperatife ortak olacak tüzel kişilerin amaçları bakımından kooperatifle ilgilendiklerini gösteren bilgi veya belgeleri de ibraz etmelerini istediğini belirtelim.
3.2. Kurulu Bulunan Bir Kooperatife Sonradan Ortak Olma
Kooperatif kurulduktan sonra gerçek ve tüzel kişiler pay almak suretiyle kooperatife ortak olabilir.
Ancak ortaklık konusunda tüzel kişilerin yetkili organları karar almalıdır. Kural olarak tüm tüzel kişiler kooperatiflere ortak olabilmekle birlikte, anasözleşmede bu yönde bir kısıtlama olup olmadığına bakmak gerekir.
Örneğin, Ticaret Bakanlığınca hazırlanan çocuk bakım hizmetleri kooperatifi örnek anasözleşmesine 6 göre bu kooperatiflere ortak olacak tüzel kişilerin özel hukuk tüzel kişisi olması gerekmektedir.
Dolayısıyla, kamu tüzel kişileri, anasözleşme gereğince anılan kooperatiflere ortak olamazlar.
Bu çerçevede, gerekli şartları taşıyıp da ortak olmak isteyen tüzel kişiler, yazılı olarak kooperatife başvurur.
Başvuru yazısına anasözleşmede belirtilen ortaklık şartlarının taşındığını gösteren belgeler de eklenir.
Ayrıca, bu başvuruda anasözleşmenin tüm hükümlerinin ve getirilen yükümlülüklerinin kabul edildiği açıkça belirtilir.
Ortaklığa kabul yetkisi münhasıran kooperatif yönetim kuruluna aittir. 7 Yönetim kurulu, başvuruda bulunan tüzel kişinin, anasözleşmede belirtilen ortaklık şartlarını taşıyıp taşımadığını araştırmak zorundadır (KoopK md. 8/2, Ek 2/2).
Eğer başvuruda bulunan tüzel kişi, ortaklık şartlarını taşımakta ve kooperatife alınması uygun görülmekte ise yönetim kurulunca ortaklığa kabul edilirler.
Ortaklık için yapılan başvuru ister olumlu, ister olumsuz şekilde sonuçlansın netice, tüzel kişiye 15 gün içinde yazılı olarak bildirilir.
3.3. Kooperatif Ortaklarından Birinin Ortaklık Payını Devralarak Ortak Olma
Kooperatif ortaklığı devredilebilir (KoopK md. 14/2) ve dolayısıyla ortaklık devir yoluyla kazanılabilir.
İlgili bakanlıklarca hazırlanan örnek anasözleşmelerde ortaklığın, yazılı olarak yönetim kuruluna bildirilmek suretiyle anasözleşmede gösterilen ortaklık şartlarını taşıyan kişilere devredilebileceği, yönetim kurulunun bu şekilde ortaklığı devralan kişiyi ortaklığa kabulden kaçınamayacağı öngörülmüştür.
Buna göre, ortaklık payını devretmek isteyen ortak ile devralmak isteyen tüzel kişi, karşılıklı irade beyanlarını açıklayan bir belge düzenleyerek yönetim kuruluna başvururlar. 9
Yönetim kurulu, ortaklığı devralan tüzel kişinin ortaklık niteliklerini taşıması halinde tüzel kişiyi ortaklığa kabul eder.
3.4. Taşınmaz Mal veya İşletme Karşılığı Ortak Olma
Kooperatiflerde ortaklık sıfatının kazanılması, anasözleşme ile bir taşınmaz malın mülkiyetine bağlı hakların kullanılmasına veya bir teşebbüsün işletilmesine bağlanabilir.
Bu gibi hallerde taşınmaz malın mülkiyetinin veya işletmenin üçüncü kişilere devir veya temliki ile ortaklık sıfatının bir hak olarak yeni malike veya işletmeyi alana geçebileceği anasözleşmede hüküm altına alınabilir.
Taşınmaz mala ait bu şekilde iktisabın tüzel kişilere karşı geçerli olması için tapu siciline bu hususta şerh verilmesi şarttır (KoopK md.15/2).
- Tüzel Kişi Ortakların Hakları Ve Yükümlülükleri
Tüzel kişi ortaklar, diğer ortaklar gibi tüm ortaklık haklarına sahiptir ve aynı yükümlülüklere tabidir. Bu çerçevede;
– Kooperatife giren tüzel kişinin en az bir ortaklık payı alması gerekir.
– Kooperatif anasözleşmesine uymak kaydıyla tüzel kişiler istekleri zaman ortaklıktan çıkabilir.
– Tüzel kişi, ortaklığı üçüncü bir kişiye devredebilir.
– Diğer ortaklar gibi tüzel kişi ortaklar da, anasözleşmede gösterilen sebeplere dayanarak ortaklıktan çıkarılabilir. Ancak, tüzel kişi, ortaklıktan çıkarılma kararına itiraz edebilir ve/veya dava açabilir.
– Tüzel kişi ortaklar, genel kurula katılma ve oy kullanma hakkına sahiptir. Lakin ortaklık payı adedi ne olursa olsun, genel kurulda yapılacak oylamada tüzel kişi ortaklar, diğer ortaklar gibi yalnızca bir oy hakkına sahiptir.
– Tüzel kişi ortaklar, genel kurul kararları aleyhine toplantıyı takip eden günden itibaren bir ay içinde iptal davası açabilir.
– Tüzel kişi ortaklar, yönetim kurulu üyeliğine seçilebilir; bu durumda gerçek kişi temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir.
– Talep eden tüzel kişi ortaklara kooperatife ait bilanço ve gelir gider farkı hesaplarının birer sureti verilir.
– Tüzel kişiler, kooperatifin ticari defterleri ve haberleşme ile ilgili hususları, genel kurulun açık bir izni veya yönetim kurulunun kararı ile inceleyebilir.
– Tüzel kişiler, gerekli gördükleri hususlarda denetçilerin dikkatini çekmeye ve açıklama yapılmasını istemeye yetkilidir.
-Anasözleşmede gelir gider farkının ortaklar arasında bölüşülmesi öngörülmüş ise tüzel kişiler muameleleri oranında pay alabilir.
– Tasfiyeye giren kooperatifin bütün borçları ödendikten ve ortak pay bedelleri geri verildikten sonra kalan mallardan anasözleşmede öngörülmesi halinde tüzel kişiler, diğer ortaklar gibi tasfiye payı alma hakkını haizdir.
– Tüzel kişiler, ortaklık payı ile genel kurul tarafından kararlaştırılmış aidatları ve ek ödemeleri ödemekle yükümlüdür.
– Tüzel kişiler ve bunların temsilcileri, her ortak ne suretle olursa olsun öğrenmiş olduğu kooperatife ait iş sırlarını, sonradan ortaklık hakkını kaybetmiş olsa dahi daima gizli tutmak zorundadır.
- Sonuç
Kooperatifler, tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla, değişir ortaklı ve değişir sermayeli olarak kurulan ortaklıklardır.
Diğer ticaret şirketleri gibi kooperatiflere, gerçek kişiler yanında tüzel kişiler de ortak olabilir. 2004 yılında 5146 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, tüm tüzel kişilerin amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflere ortak olabilmesine imkan sağlanmıştır.
Dolayısıyla, kamu ve özel hukuk tüzel kişisi ayrımı yapılmaksızın tüm tüzel kişiler kooperatiflere ortak olabilir.
Tüzel kişiler kooperatif ortaklığını; kooperatif kuruluşunda ortak olma, kurulu bulunan bir kooperatife sonradan ortak olma, kooperatif ortaklarından birinin ortaklık payını devralarak ortak olma ve taşınmaz mal veya işletme karşılığı ortak olma şeklinde kazanabilir.
Son olarak belirtelim ki, tüzel kişi kooperatif ortakları, gerçek kişi ortakların sahip olduğu tüm hakları haiz olduğu gibi aynı yükümlülüklere de tabidir.
Kaynakça
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu (10.05.1969 tarihli ve 13195 sayılı R.G.).
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (08.12.2001 tarihli ve 24607 sayılı R.G.).
5146 sayılı Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (07.05.2004 tarihli ve 25455 sayılı R.G.).
Akipek, Jale, Akıntürk, Turgut ve Ateş Karaman, Derya, Kişiler Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul 2012.
Anayasa Mahkemesinin 02.05.2008 tarihli ve E.2004/47, K.2008/96 sayılı kararı (01.07.2008 tarihli ve 26923 sayılı R.G.).
Bilgili, Fatih, Demirkapı, Ertan, Şirketler Hukuku, Dora Yayınları, Bursa 2013.
Çöklü, Cafer Tayyar, Son Yasa Değişiklikleri Işığında Uygulamada Yapı Kooperatifleri, Omaş Ofset, İstanbul 2001.
Yavuz, Mustafa, Kooperatiflerde Ortaklık Sıfatının Kazanılması ve İspatı, Karınca Dergisi, Nisan 2016, Y.82, S.952.
https://ticaret.gov.tr
Kaynak: Karınca haziran/2020-1002 sayı